9 Kasım 2019 Cumartesi

Kemah Dedikleri / Yılmaz GÜMÜŞBAŞ


"İhtik ya da dertler düzü" Ya da Kemah ve Köyleri


Gazeteci Yılmaz Gümüşbaş, 1963 Eylül ayının ikinci yarısında Ulus Gazetesi muhabiri olarak Kemah Kardere Köyüne (İhtik) gider. Yapmış olduğu yolculuk boyunca ve 2 gün kaldığı İhtik'te izlenimlerini, değerlendirmelerini ve yaşadıklarını ve en nihayetin'de de Kemah'a ait gözlemlerini ve izlenimlerini bir yazı dizisi haline getirir. Sekiz bölümlük bu yazı dizisi "İhtik ya da dertler düzü" adı altında 9 Aralık 1963 tarihinden itibaren Ulus Gazetesi'nde yayınlanmaya başlar.

Yarım asır önce yayınlanan bu yazı dizisinde yalnızca Kardere Köyü'ne (İhtik) ve Kemah'a yer verilse de; İhtik'le hemen hemen aynı sorunları, çaresizliği ve arayışları yaşayan diğer Kemah köyleri için de benzer sonuçları çıkarmak pekala mümkündür. Zaten yazar da yazı dizisi boyunca bu konuya sık sık göndermeler yapmaktadır. O nedenle biz de yazı dizisinin ana başlığı olan "İhtik ya da dertler düzü" 'ne 'Ya da Kemah ve Köyleri' dedik.

Diğer yandan bir gazeteci'nin gözünden Kemah'a ve geneline ait gözlem, değerlendirmeler ve bilgiler de Kemah'ın yakın tarihine ışık tutması açısından son derece önemlidir.

Kemahkalesi

Kemah Dedikleri


Kemah, Munzur dağının eteklerinde
23.195 nüfuslu bir ilçe...

Mengücekler zamanında yapılan Sultan Melik Türbesi Kemah'ın hemen bir kilometre dışında ve Kemah - Refahiye şosesinin başlangıcındadır. Aradan yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen hala sapasağlam durur. Kemah ve çevresindeki halk için bir ziyaret yeridir.

Sadece dertli olan İhtik köyü değil bu çevrede. “Büyük başın derdi de büyük olur” demişler. Kemah İhtik’in ilçesi olunca dertleri de o denli büyük olacaktır elbet. Ve öyledir de...

Kemah Munzur dağlarının eteklerinde kurulmuş 23.195 nüfuslu bir ilçemiz. Karasu hemen eteklerinden geçer. Bir de “Ani Kalesi” nden bilinir Kemah. Hele geceyse vakitlerden, bir Munzurları görürsünüz bir de “Ani” yi. İkisinin karanlığı da Kemah’ın üstüne çöker geceleri. Kemah’ta bu karanlığı yırtacak ışık yoktur...

Dedik baştan da Kemah İhtik’ten çok büyük. Dertleri de büyük Kemah’ın. Bir kere gurbetçiliği var Kemah’lıların. Türkülere girmiş hatta: “Bin yiğiti gelir gurbet elinden – Kemah’ın lokantası İstanbul’dur Kemah’ın” Çünkü iş alanı yoktur. Küçük el sanatları bir, küçük ticaret iki, başlıca geçim yoludur burada. Bir de köylerinde hayvancılık. 322.280 metrekarelik Kemah’ta tarıma elverişli alan sadece 55.050 hektardır. Ayrıca 3433 hektar toprakta hububat ekimi, 500 hektar toprakda da bahçe ziraati yapılabilmektedir. Çünkü toprak dağlıktır, taşlıktır ve de susuzdur...

Yol meselesi Kemah için dertlerin en büyüğü İhtik köyün de olduğu gibi. Yılın 12 ayında işleyebilecek tek köy yolu yoktur. Ancak yaz aylarında pek azına motorlu taşıtla gidilebilir, gerisine gelsin katır...

Yetmiş bir köyü var Kemah’ın. Bunların 18’inde okul yoktur. Olanlar da “kör – topal”. Ya bina uygun değil, ya öğretmeni yetersiz. Ve 255’i ilçe merkezindeki tek okulda olmak üzere 3266 köy çocuğu devam eder bunlara. Okumamış oranı ise %40’tır Kemah’ta. Aslında halk okumayı seviyor. Bunu okullardaki devam oranından çıkardık. Fakat yetersizlikler dağ gibi.

Kemah’ta elektrik yok hala. İller Bankasının yardımıyla bir diesel motorlu santral yapılmasına çalışılıyor. Önümüzdeki yıl Kemah yetersiz de olsa elektrik ışığına kavuşacaktır belki...

Kemah’a bağlı 71 köyden 21’inde içme suyu da yoktur. Havaların kurak gittiği yıllar suyu olan köyler bile susuzluk tehlikesiyle karşılaşırmış. Amma hemen hepsine bir yerlerden su getirmek mümkün. Çoğunun yakınında su kaynakları var. Gayret de daha çok köylülere düşüyor bu işte.

Burada çok ilginç bir durumda kazada bir tane bile avukat veya dava vekili olmayışıdır. Bunun için vatandaşların devlet daireleriyle olan yazışma ve diğer işlerini “arzuhalciler” yürütür. Yani “arzuhalcilik” iyi bir kazanç yoludur Kemah’ta.

Hükümet binasının durumunu İhtik yazımızda belirtmiştik : Yer – yer çatlamış (ta Erzincan depreminde), eli yüzü keller içinde karanlık bir bina. Ve de karanlık odalarda dosya karıştıran yetersiz sayıda memur.

İlçe topraklarının büyük kısmı çayır ve mera. Toplamı 147.800 hektarı bulunuyor. Ve bu çayırlarda 4900 baş inek, 39.320 baş koyun ve 23.640 baş da keçi beslenir. Bunlardan elde edilen ürün de Kemah dışına çıkmadan harcanır gider. Hayvancılık bölgede önemlice bir gelir kaynağı olduğu halde yetersizdir. Bunun için de özellikle köylüler daha önceden de söylendiği gibi “Ver elini İstanbul ili” derler. Ve eğer birgün yolunuz İstanbul’a düşerse, eğer kahveleri şöyle bir dolaşırsanız sorun orada çalışanlara. Kahveci çoğu kere Kemah’lı çıkacaktır. Nedense sevmişler bu işi bir kere?..

İlçede bugün doktor yoktur. Tek doktoru bir süre önce Muş Sosyalizasyon bölgesinde görev alıp gitmiştir. Beş yataklı “tedavi evi” ihtiyacı karşılamıyormuş. Bir sağlık merkezine şiddetle ihtiyacı var Kemah’ın. Ve yeteri kadar sağlık personeline.

Köylerde taşıma işleri genellikle hayvanla yapılır. Bu genellemenin dışında kalanlar da köylülerin sırtıdır. Örneğin Kemah ve çevresinde 980 at, 1025 katır ve 1260 merkep bulunduğu tespit edilmiştir. Fakat yük hayvanları uzun zaman dayanmaz buralarda. Ya kısa zamanda yük taşıyamaz hale gelirler, ya da yuvarlanır bir kayadan aşağı köylünün başına dert açar.

Kemah’ın yurt içiyle telefon bağlantısı yoktur. Sadece Erzincan ve Erzurum’la görüşülebilirmiş mevcut santraldan.


Sultan Melik Türbesi

Miss Elizabeth MacCallum ve Kemah Kaymakamı Ahmet Şensoy Kemah'ta Karasu yanındaki Sultan Melik Türbesini inceliyorlar.

KEMAH KALESİ

Yazımızın çeşitli yerlerinde Kemah Kalesi’nden bahsetmiştik. Biraz da “Evliya Çelebi” yi dinleyelim :

“Burç ve boruları büyük taşlarla yapılmıştır. Erzurum’un serhaddin de nazimi hemen yoktur. Kıbleye nazır bir kapısı ile ondan içeri iki kat kapıları vardır. Üçü de murassa, metin demir kapılıdır. İptidaki kapının iç yüzünde sağ ve solda ikişer tunç top vardır. Kadleri yedişer karış olup üç kantar ağırlığında gülle atarlar. İç kalede örtülü altıyüz kadar hane vardır. Bağsız, bahçesiz evlerdir. Beş adet buğday ambarı vardır. Onbir mihrap var, üçü camidir. Bir kargir minaresi vardır. Kalenin şimalinde şehitler, kule üstünde büyüklü küçüklü 34 adet top vardır. Üç adet su sarnıcı bulunur. Birisi abuhayat, birisi kuherçileli su, diğeri tuzlusu dur.”

Fakat bu Evliya Çelebi’nin zamanındaki kale. Şimdi 100 – 150 metre yüksekliğindeki duvarlarından başka birşey kalmamış. Bir de üstünde birkaç harabe.

Kemah kalesinin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığına dair hiçbir kayıta rastlanmamıştır. Kaleden karasu altından geçerek içme suyuna giden bir tünel olduğunu söylediler. Tanıtılabilir ve biraz onarılırsa turistlik bir gezi yeri olabilir kale.

SULTAN MELİK TÜRBESİ

İlçenin bir kilometre kadar dışında Kemah – Refahiye şosesi üzerinde olan bu türbe Mengücükler zamanında yapılmıştır. Halk tarafından Sultan Melik Türbesi olarak adlandırılır. Cesedin türbenin iç kısmında ve mumyalı olarak tabutta halen çürümediğini söylediler. Türbeye küçük bir kapıdan girilir. Üstünde ibadet için özel bir yer vardır. Tuğladan yapılmış, taşlarla işlenmiştir ve üstü kubbe şeklindedir.

Kemah’ı bu kısa yazıda tanıtmaya uğraştık. Kemah’ın biraz çokça ilgiye muhtaç olduğunu söyleyerek yazımızı bitiriyoruz. Biz yazıcıydık, bundan gerisi yapıcılara...


Yılmaz Gümüşbaş
17 Aralık 1963, Ulus Gazetesi



Yayına Hazırlayan:
Abdullah Bozdemir

Kemahkalesi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder