7 Şubat 2020 Cuma

"İhtik ya da dertler düzü" | 4 - Dertler Düzü



"Dertler Düzü”   4
     
       İhtik'in üstteki tepeden görünüşü
     

      İHTİK’i sorarsanız Bozoğlak bucağına bağlı bir köycük. Yirmibin dönüm toprak üstüne sıkışmış 86 hane ve de bu hanelerde yaşayan 467 “külfet”. Denizi sorarsanız tam 1662 metre aşağılarda. Üstüne türkü yakılan, üstüne masallar uydurulan koca bir dağdır İhtik ova hesabıyla. Ama buralarda çukurda kalmış İhtik 3188 metrelik kara Munzurlara bakar. Ve de yağmurları Munzur’dan gelir İhtik’in...

      Çevresine bakınca İhtik düz. İhtik, yolsuzluğu, topraksızlığı, susuzluğu, doktorsuzluğu ve de bomboz taştan, çıplak dağlarıyla derli düz. Bunun için de “dertler düzü” dedik. Dertler düzünde dert tümen, tümen. Bir vur, bin dinle dertler düzünün insanından. Yokluk demişler, gurbet demişler, toprak demişler. Demişler de demişler işte ve yıllardır dertleşmiş İhtik’de yokluklar. İhtik bunun için “dertler düzü” dür...
      DERT BİR YOL...

      Kemah’tan İhtik’e gelirken yol hakkındaki düşüncelerimizi, yani Kemah – İhtik yolu üstündeki düşüncelerimizi açıklamıştık. Şikar’ın ne zalim bir dere olduğunu söylemiş ve bakıp – bakıp da yollara kızmıştık, bağırmıştık ve sabır dilemiştik adem oğullarına İhtik’in...

      Amma sonradan anlattılar ki, biz asfalttan gelmişiz buraya. Yani Kemah – İhtik yolu asfaltmış onlar için.

      Yoldan açılınca Kemal Çakar’ın evinde sözü Mustafa Gündüz, namı diğer milimci Mustafa aldı. Herşeyi inceden inceye düşündüğü için “Milimci” derlermiş ona. Ve de marangoz olduğu için. İşte Mustafa Gündüz dedi ki söz yoldan açılınca: “ohhooo” dedi “ohhoo da bir şey mi yani? Sen bizim orman yoluna gideceksin bir de. Valla selama durursun dönüşte Şikar yoluna..."

       Yani anladığım ve de anlatmak istediğim en iyi yoluymuş Şikar deresi yörenin. Yani o bizim “kuş uçmaz – kervan geçmez” diye tanımlamaya uğraştığımız yer asfaltıymış buraların. Köyler arasında yol “hakvere” böyle olunca.

      Sonra efendim bir yılan hikayesi anlattılar. Ben de anlatacağım ve de diyeceğim ki kulaklarınız çınlasın ilgililer...

      Kemah – İhtik’in yolu tam 60 yıl oluyormuş başlayalı dediklerine göre. 1927 de iyi kötü Şikar’a kadar gelmiş yol. Ve beklemiş de beklemiş yıllarca. Sonra geçen yıl el atmışlar ilgililer ve bu yıl başlamışlar çalışmaya. Makina gücü ve teknik eleman devletin, kol gücü köylünün. Başarmışlar da hani.  Amma az buluyor köylüler bunu. “Hökümet daha çok makina versin bizde kuvvet gani” diyorlar.

      Yirmi – Otuz köy faydalanacakmış bu yoldan. Ve de bu köylerin çoğu, pek çok ihtiyaçlarını bu yoldan karşılarmış. Hasta taşımaktan, ürün taşımaktan tut, tuz taşımaya kadar. Hatta ihtiklilerin bazı tarlalarına gidip – gelebilmek için Şikar’dan geçmek gerek. Yani tohum buradan gidecek, çift – çubuk buradan gidip gelecek. Sap buradan gelecek ve de eğer varsa satılacak bir ürün buradan inecek ilçeye.

      Kışın püsküllü bela Şikar ve de devamı. Hasta eğer “kırk canlıysa” dayanabiliyormuş ilçeye kadar, yoksa “Allah rahmet eylesin” deyip dönüyormuş hasta sahibi. Doktorun buraya, illa da kış aylarında köye gelmesi bir düş kadar uzak.

      Köye gelen mektuplar ve de başka şeyler Kemah’a kadar en geç iki günde geldiği halde İhtik’e ulaşıncaya kadar en azından haftayı buluyormuş. Postacı çıkamıyormuş Şikarı da ondan.

      Ve dediler ki “bu yolda katır bile 5-6 yıldan fazla dayanamıyor." Ya gücünü yitiriyor veya düşüp parçalanıyormuş bir kayanın üstünden.

      Bütün bu sebeplerle çevre köylerden birisinin adını da “Hakbilir” koymuşlar yakında. Çünkü köylülerden, yani oranın köylülerinden başka yabancı ayağı basmamış, basamamış da ondan.




İhtik'liler kitaplıklarının ve de derneklerinin İhtik şubesi önünde durup fotoğraf çektirdiler

Bugünkü İhtikliler bunlar için çalışıyorlar. Onlar dünyadan bihaber. Bütün dertleri birer "fotoğraflarının"çekilmesi.

        VARAN İKİ : SU, SU, SU...

      Köyde, yani İhtik’de hemen her ailenin toprağı var. Bu, anlatılanlara göre, üç dönümden başlıyor, 30 dönüme kadar çıkıyor. Ama ne çare, su yok İhtik’de. Toprak sert, toprak gittikçe de sertleşiyor. Yağmur suları çoğu kere toprağı yumuşatmıyor bile İhtik’de. Ufak, tefek yağmurlar “birpırtik” bile ıslatmıyor toprağı.

      İhtikliler bunun için kışlık ekimlerini sulamayla yapıyorlar ancak. Yani toprak bu aylarda akar su ile ıslatılıyor, sonra sürülüyor sonra da tohum atılı toprağa. Yağmur bu aylarda İhtik’e en büyük rahmet, en büyük müjde.

      Fakat “taşıma suyuyla değirmen dönmez” dedikleri örneği sulama suyuyla çifçilik de yapılmıyor. Sonbaharı yağışsız geçen yıllar yandı İhtikliler. Ve de yandı kara, kara sert toprak. Ta ki kışa kadar...

      Bu kadar suya ihtiyacı olan İhtik’in suyu bol olsa bari. Ne gezer. Bir dere var köyün üstünde. Bilek kalınlığında su gelir buradan ancak. Ve bu su, yine köyün üst kısmında bulunan bir gölcükte toplanır. Sonra köylüler sıra ile bu gölü boşaltır ve suyuyla tarlalarını sularlar. Amma göl on iki saatte doluyor iki saatte boşalıyor. Yani gerçekten taşıma suyuyla değirmen çalıştırmaya benziyor bu. Amma başka çare de yok ki...

      Şimdi ihtiklilerin tek çabası gölün üstündeki dereye bir barajcık yapabilmek. Şöyle çokça su toplayıp, hiç değilse bir – iki gün tarlaları sulayabilecek cinsinden. Eğer ilgililer yardım ederse olmayacak iş değil zaten.

     Su sırasını bozanlar cezalandırılır İhtik’de. Ve de İhtik’de, birbirine sevgiyle, saygıyla yoğrulmuş bu dost insanlar arasında küçük anlaşmazlıklar oluyorsa hep bu yüzden. Yani su yüzünden oluyormuş. Sırasını şaşırana ceza, hakkından fazlasını kullanmak isteyene ceza verilirmiş. Ve bir yaşlı dedi ki “Efendi ben bu yaşa geldim bu köyde bir çıt bile görmedim. Bu su meselemiz de olmasa insanlarımız guzidir, guzi.”

      İyi ama su yoksa tarımla uğraşmasınlar demeyin. Bu insanlar toprak dostu ve de onlar için toprak büyük dost. Onları birbirinden ayırmak imkansız. Sımsıkı sarılmışlar çünkü...



Gelecek Yazı : ... Sonra peşinden devam eder



Yayına Hazırlayan:
Abdullah Bozdemir


Kemahkalesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder